Donmuş hızlı yapıştırıcı nasıl çözülür ?

Yaren

New member
Dönülmez Akşamın Ufkundayız: Bir Hikâye, Bir Mektup ve Bir Veda

Selam dostlar,

Bazen bir mısra, insanın kalbine ince bir sızı gibi işler. Bazen de o mısranın kime yazıldığını, hangi duygu fırtınalarının içinden doğduğunu bilmek, o sızıyı bambaşka bir hâle getirir. Bugün sizlere “Dönülmez akşamın ufkundayız…” dizelerinin ardında hayal ettiğim bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki siz de kendi yorumunuzu ekler, bu başlığı hepimizin duygularıyla beslenen bir yere dönüştürürsünüz.

Hikâyenin Başlangıcı

Yıl 1940’lar… Anadolu’nun kıyı kasabalarından birinde, denizin tuz kokusu ve sokaklarda yavaş akan zamanın arasında geçen bir hayat. Hikâyemizin iki kahramanı var:

- Kemal: 30’larının başında, stratejik düşünen, olaylara çözüm odaklı yaklaşan bir deniz subayı. Hayatı boyunca “ne yapılmalı?” sorusuyla hareket etmiş, duygularını derinlere saklamış biri.

- Elif: 20’lerinin sonunda, kasabanın öğretmeni. İnsanlara empatiyle yaklaşan, ilişkileri önemseyen, “nasıl hissediyorsun?” sorusunu kendine pusula edinmiş bir kadın.

Mektubun Sebebi

Kemal, bir akşam üstü tayin emrini alır. Görevi, uzak bir limanda, tehlikeli bir bölgede olacaktır. O an, hayatındaki birçok yolun geri dönülmez olduğunu hisseder. Elif’le aralarındaki bağ henüz adını koyamadıkları bir sevgiye dönüşmüşken, ayrılık vakti gelmiştir.

O gece Kemal, elinde bir kâğıt ve kalemle deniz kenarında oturur. Güneş batmak üzeredir. Ufukta, kırmızıya çalan bir turuncu… İşte o an, içinde yankılanan cümle çıkar ortaya:

“Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç…”

Erkeklerin Stratejisi: Kemal’in Düşünceleri

Kemal, duygularını kâğıda dökerken bile bir strateji kurar. “Bu mektup, hem Elif’e hislerimi anlatsın hem de onu güçlü kılsın” der. Onun için önemli olan, Elif’in kendisini beklerken hayata tutunabilmesidir. Cümleleri kısa, net, ama derin anlamlar taşır:

- “Elif, vakit geç oldu… belki bir daha görüşemeyeceğiz.”

- “Ama bil ki, bu deniz ne kadar uzaksa, kalbim sana o kadar yakın.”

Kadınların Empatisi: Elif’in Yüreği

Mektubu alan Elif, satır aralarında saklı her duyguyu hisseder. Onun için bu sadece bir veda değil; Kemal’in kendi korkularını, özlemlerini ve yarım kalmış hayallerini emanet ettiği bir sesleniştir. Elif, ertesi gün okula giderken bile mektubu yanında taşır. Çocuklara ders anlatırken, bazen gözleri ufka kayar; orada, bir geminin güvertesinde ona bakan hayali bir çift göz görür.

Kasabanın Sessiz Tanıkları

Bu ayrılık sadece iki kişi arasında yaşanmaz. Kasabanın esnafı, komşular, hatta limanda çalışan balıkçılar bile bu hikâyeyi kendi kalplerinde taşır. Bakkal Hüseyin Amca, Kemal’i uğurlarken “Oğlum, her yol bir gün geri döner” der. Fakat Elif, bunun bazen mümkün olmadığını bilir. Çünkü bazı yolculuklar, insanın sadece bedenini değil, ruhunu da götürür.

Şiirin Gerçeğe Dokunuşu

Hikâyemizdeki “Dönülmez akşamın ufkundayız…” dizesi, aslında Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” şiirinden değil, “Rindlerin Ölümü” şiirinden gelir. Şair bu mısraları, insanın hayat yolculuğunun kaçınılmaz sonu olan ölüme yaklaşmasını tasvir etmek için yazmıştır. Burada “akşam”, hayatın son demlerini; “ufuk” ise artık geri dönülemeyecek noktayı simgeler.

Ama bizim hikâyemizde, bu mısra bir ölüm değil, bir ayrılık metaforu olur. Çünkü bazı ayrılıklar da insanın içindeki bir parçayı sonsuza dek götürür.

Gemi Ufuktan Kaybolurken

Uğurlama günü gelir. Kasabanın iskelesinde kalabalık toplanır. Kemal, elinde küçük bir valiz, gözleri Elif’in gözlerinde… Bir an, tüm stratejiler, planlar, sözler anlamsızlaşır. O an sadece kalpler konuşur. Elif, gülümseyerek bakar ama gözleri doludur. Kemal ise sert durmaya çalışsa da, ufka baktığında aslında kendi içinde koptuğunu hisseder.

Gemi kalkar, dalgalar kıyıya çarpar. Ufuk çizgisiyle gemi gövdesi birleşirken, Elif’in elindeki mektup rüzgârda hafifçe titrer.

Forumdaşlara Davet

İşte dostlar, bu dizeler belki şairin kaleminde ölüme dair yazıldı ama bizler hayatımızın farklı “dönülmez ufuk” anlarında aynı duyguyu hissediyoruz. Kimi zaman bu bir ayrılık, kimi zaman bir şehirden gidiş, kimi zaman da kendi gençliğimizle vedalaşmak oluyor.

Siz hiç kendi “dönülmez akşamın ufku”nu yaşadınız mı? Belki bir mektup, belki bir bakış, belki de bir sessizlikle…

Kemal gibi stratejik davranıp duygularınızı korumayı mı seçtiniz, yoksa Elif gibi empatiyle, kalbinizin her zerresini hissettirerek mi yaklaştınız?

Hadi gelin, bu başlığı hep birlikte duygularımızla büyütelim. Kendi hikâyelerinizi, kendi “ufuk” anlarınızı paylaşın. Çünkü bazen, en güzel şiirler biz fark etmeden hayatımızda yaşanıyor.